

* Hazreti Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor
“Biz Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’le birlikte namaz kılarken yiyecek maddesi taşıyan bir kervan geldi. Cemaatte bulunanlar, (camiyi bırakıp) kervanı karşılamaya koÅŸtular. Câmide on iki kiÅŸi kaldı. Hazreti Ebu Bekir ve Ömer (radıyallahu anhümâ) kalanlar arasındaydı. Bu durum üzerine ÅŸu âyet nâzil oldu. (meâlen): “Onlar bir ticâret, yahud bir oyun, bir eÄŸlence gördükleri zaman ona yönelip dağıldılar. Seni ayakta bıraktılar. De ki: Allah nezdindeki (sevab, mü’minler için) eÄŸlenceden de, ticâretten de hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır” (Cum’a, 11).
​
* Muâz İbnu Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor:
“Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Kim bir ÅŸey yer ve: “Bana bu yiyeceÄŸi yediren ve tarafımdan hiçbir güç ve kuvvet olmadan bunu bana rızık kılan Allah’a hamdolsun” derse geçmiÅŸ günahları aff olunur” dedi.”
Ebu Dâvud’un rivayetinde ÅŸu ziyâde var:
“Kim bir elbise giyer ve: “Bunu bana giydirip, tarafımdan bir güç ve kuvvet olmaksızın beni bununla rızıklandıran Allah’a hamdolsun” derse geçmiÅŸ ve gelecek günahları affedilir.”
​
* Hazreti Cabir radıyallahu anh anlatıyor:
“Resülullah aleyhissalatu vesselâm bizi gazveye gönderdi. Biz üçyüz kiÅŸilik bir gruptuk, komutanımız da Ebu Ubeyde İbnu’l-Cerrâh radıyallahu anh idi. KureyÅŸ’in kervanını takip ediyorduk. Azığımız da bir daÄŸarcık içine konmuÅŸ hurmadan ibâretti. BaÅŸka birÅŸeyimiz yoktu.
Ebu Ubeyde bundan bize (önce avuç avuç veriyordu, sonra) tane tane vermeye baÅŸladı. Kendisine: “Bununla nasıl idare ediyordunuz?” diye soruldu. Åžu cevabı verdi: “Biz hurmayı adeta emiyorduk, bebeÄŸin emmesi gibi. Sonra da üzerine su içiyorduk. Bu bize geceye kadar yetiyordu.
TükendiÄŸi zaman yokluk içinde kaldık. İki hafta sâhilde ikâmet ettik. Åžiddetli açlık geçirdik. Öyle ki aÄŸaç yaprakları yedik. Ordumuza yaprak ordusu dendi. (Bu esnada) deniz bize anber (balina) denen bir hayvan attı. Ebu Ubeyde radıyallahu anh buna önce, “meytedir (yani leÅŸtir, yenmesi haramdır)” dedi. Sonra da: “Hayır, meyte deÄŸildir, bizler Resulullah aleyhissalâtu vesselâm’ın elçileriyiz, Allah için buradayız, üstelik muzdar durumdayız” dedi.
Ondan iki hafta boyu yedik. Yağından da süründük. Hattâ vücudumuz kendine geldi, eski halini aldı. Ebu Ubeyde, hayvanın kaburgalarından bir kemik alıp yere dikti. Sonra en boylu ÅŸahsı ve en boylu deveyi aradı. Adam deveye bindirildi ve kaburganın altından geçti. Hayvanın göz çukurunun içine tam dört kiÅŸi oturdu. Gözünden nice kulle yaÄŸ çıkardık. Etinden kendimize azık yaptık. Medine’ye gelince durumu Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’a anlattık.
“Bu, AIlah’ın sizin için (denizden) çıkardığı bir rızıktır. Beraberinizde, etinden hâlâ var mı?” buyurdu. Biz de bir miktar gönderdik. O, bundan yedi.”
​
* İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
“Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) iki secde arasında: “Allahümme’ÄŸfir li ve’rhamni, ve’cbürni, ve’hdini ve’rzukni. (Allahım bana maÄŸfiret et, merhamet et, beni zengin kıl, bana hidâyet ver, bana rızık ver) derdi”.
​
* Hzazreti Ömer radıyallahu anh anlatıyor:
“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:“Siz Allah’a hakkıyla tevekkül edebilseydiniz, sizleri de, kuÅŸları rızıklandırdığı gibi rızıklandırırdı: Sabahleyin aç çıkar, akÅŸama tok dönerdiniz.”
​
* Hazreti Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Köpek besleyen bir aile yoktur ki, her gün rızıklarından iki kırât eksilmemiÅŸ olsun. Bundan av veya bekçi veya koyun köpeÄŸi hâriç (bunları besleyenlerin rızkında eksilme olmaz).”
​
* Büreyde radıyallahu anh anlatıyor:
“Resulullah aleyhissalatu vesselam Bilal radıyallahu anh’a: “Yemek ye, ey Bilal!” demiÅŸti. “Ben oruçluyum!” diye karşılık verdi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: “Biz rızıklarımızı yiyoruz. Bilal’in rızkının fazlı cennettedir. Ey Bilal yanında yemek yenen oruçlunun kemiklerinin tesbih ettiÄŸini ve meleklerin de onun için istiÄŸfarda bulunduÄŸunu hissettin mi?” buyurdular.”
​
* Ebû Mûsâ (el-EÅŸ’arî) radiya’llahu anh’den rivâyete göre:
Nebî Salla’llahu aleyhi ve sellem ÅŸöyle buyurmuÅŸtur: Allahu Teâlâ’dan çok sabırlı ve aleyhinde iÅŸittiÄŸi (bâtıl iddi’âların verdiÄŸi) ezâya (daha halîm) hiç bir ferd, yâhud hiç bir ÅŸey yoktur. (Bak) hıristiyanlar Allah’a oÄŸul isnâd ve iddi’â ediyorlar da Allahu Teâlâ yine onları afvediyor, türlü ni’metlere onları rızıklandırıyor.
​
* İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) buyurdu ki:
“Pazara mal celbeden rızıklanır, muhtekir mahrum bırakılır. Kim mü’minlerin bir gıdasını onlara karşı saklar, ihtikâr yaparsa, Allah onu iflasa ve cüzzam hastalığına dûçar eder.”
​
* İbnu Abbâs (radıyallahu anhüma) anlatıyor:
“Ukâz, Mecenne ve Zülmecaz cahiliye devrinin panayırları idi. İslâm geldiÄŸi zaman halk, hac mevsiminde ticaret yapmayı günah addeder oldular. Bunun üzerine ÅŸu ayet nazil oldu: “Hac mevsiminde Rabbinizden rızık taleb etmenizde sizin için bir günah yoktur.”
​
* İbnu Abbas (radıyallahu anh) anlatıyor:
​
“Bir adam Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a gelerek: “Ben et yediÄŸim zaman kadınlara karşı zaafım artıyor ve bende ÅŸehvet galebe çalıyor. Bu sebeple et yemeyi nefsime haram ettim” dedi. Bunun üzerine ÅŸu ayet indi: “Ey iman edenler! Allah’ın size helal ettiÄŸi temiz ÅŸeyleri haram kılmayın, hududu da aÅŸmayın. DoÄŸrusu Allah, aşırı gidenleri sevmez. Allah’ın size verdiÄŸi rızıktan temiz ve helal olarak yiyin. İnandığınız Allah’tan sakının” (Maide 87-88).
​
Mü’min denge insanıdır. İnanan bir gönül, her mevzûda olduÄŸu gibi bu mevzûda da ifrat ve tefrite düÅŸmekten kendini korumasını bilmelidir. Dünyaya dünyada kalacağı müddet kadar, âhirete de yine orada kalacağı müddet kadar ehemmiyet verme dengeyi bulmanın nirengi noktasıdır.
​
Bazen dünya kapılarının açılması, bol bol nimetler verilmesi insanın aleyhine de olabilir. Kimi zaman bolluk ve refah küstahlaÅŸtırır insanı.. geçim kolaylığı şımartır.. lüks felç eder.. ÅŸatafatlı ve süslü bir yaÅŸam tarzı öldürür. Oysa ki, Hakk’a hizmet yolunda canlı insana ihtiyaç vardır. Canlı insan, birkaç kuru ekmek parçasıyla doymasını, bir kayanın üzerine başını koyup yatmasını bilen ve “Çok ÅŸükür Allah’a doyduk, yatacak bir yer de bulduk.” diyen insandır.
​